Kaybolan İzzetimiz

Şeyh Ahmed el-esir, hakikaten delikanlı ve onurlu bir kimse. Onun Rafizilere karşı sözleri ve savaşı yalnızca bundan ibaret de değil. Şeyh, Lübnan'daki bir Selefi caminin imamı olarak görev yapıyordu. Kendisi, suriye cihadına verdiği destek ile biliniyor ve Hizbullat'ın Beşar Esed'e olan desteği sebebiyle Rafizi çetenin silahsızlandırılması çağrısıyla meşhur. 23 Haziran 2013'te Sidon yakınlarındaki (Güney Lübnan'ın en büyük şehri) Abra kasabasında şeyhin grubu ile Şii Lübnan ordusu arasında çatışmalar yaşandı. Mücahidlerin düzenlediği saldırıda 18 Şii milis ölürken, 100'den fazlası yaralandı. Bu saldırının ardından Şeyh ve onunla irtibatı olan herkes, Hizbullat ve Lübnan istihbaratının odağı haline geldi. Şeyh Ahmed El-Esir'in, olaylardan iki yıl sonra istihbarat tarafından Beyrut Uluslararası Havaalanında tutuklandığı duyuruldu. Şeyh şu an Lübnan'da İran destekli Rafizi çetelerin zindanlarında ağır şartlar altında esir tutuluyor; tıpkı Suriye, İran, Irak, Yemen ve Lübnan'da Şiiler'in elindeki on binlerce Müslüman esir gibi.. Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rafizi Hizbu'ş-Şeytan'ın elinden Şeyh'i ve tüm Müslümanları kurtarsın.

Hizbullat lideri Hasan Nasrallat'ın Suriyeli Sünni halka karşı tavrı ve #İsrail'e karşı tavrı. “Şayet #Suriye'ye ben dahil tüm Hizbullah üyelerinin (savaşmak için) gitmesi gerekiyorsa, hepimiz Suriye'ye gideceğiz.”

“İsraili sevindiren her şey bizi üzer” diyerek, Allah azze ve celle’nin şii râfizîlerden aldığı intikâmı beğenmeyenler, râfizîlerin Müslüman kardeşlerine Suriye, Irak ve Yemen’de ne yaptığını hatırlıyorlar mı? Ne çabuk unutuyorlar! Ya acaba biliyorlar mı ki? Tek suçu kendilerine korkunç işkenceler çektiren kâfir Nusayri tağutuna boyun eğmeyi reddetmek olan mazlum Suriye halkına yapılan işkenceler niçin hiçbir şey ifade edemiyor? Rafizinin/Şianın zulmüne neden gözler bu kadar amâ? Lübnan’da yahudinin şiîlere karşı saldırısında, en az yüzde 60’lık kesimin kesinlikle en az bir gözünü kaybettiği söyleniyor. Dün Suriyeli Müslümanları barbarca katleden -sünnî oldukları için onların gözlerini oymuşlardı- İranlı vahşilere, bugün Allah’ın hiçbir beşerden izin almadan kendi meşîetiyle indirdiği azâbı, Allah’ın sünnetinin, kudretinin ve intikâmının tecellisidir. Fakat «Gerçekten insanların çoğu, bizim âyetlerimizden gâfildirler.» Yani bizim hüccetlerimizden gâfildirler, güç ve kudretimizin delillerini onlara gösteririz de onlar bunu idrâk edemezler. Allah, zâlimlerden intikâmını almayı murâd ettiğinde onu dilediği gibi tedbîr eder ve onlara ummadıkları yerden gelir. «İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zâlimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.» Bu sadece Allah’ın intikâm almasıdır ve elbette O, bundan daha şedîdine de Muktedir olandır. Onların arasındaki be’si artır ey Rabbimiz, onların kalplerini ayır, onları birbirine düşür ve onları birbirleriyle meşgul et.

🗓️ 106 yıl önce bugün Osmanlı ordusu İngilizlere karşı Filistin-Suriye cephesinde büyük bir bozguna uğradı. Peki Eylül 1918’de Filistin-Suriye cephesinde ne oldu? 💬 Tarihçi Said Alpsoy: Harita üzerinde baktığınız vakit hiçbir artçı muharebe yapılmaksızın 560 kilometrelik bir mesafe bir hamlede terk edildi.

Allah Subhânehu ve Teâlâ, İmâm Şâfi'î’ye rahmet etsin... O, H. 150 yılında Gazze'de doğmuş, Mekke'de büyümüş, Medine'de eğitim görmüş, Yemen'de kadı olmuş, Bağdat'a hicret etmiş, İskenderiye'de yaşamış ve H. 204 senesinde Kahire'de vefat etmiştir. *O zamanlar milliyetçilik ve yapay sınırlar yoktu.‌‌