cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

avatar

رحلة العلم 📜

‎🕊بسم الله الحمن الرحيم ‎(1.2) Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. ‎3.Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir). •Asr Suresi

Show more
Advertising posts
3 016
Subscribers
-324 hours
-17 days
-2430 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

Repost from İLİM MECLİSİ
Yüce Allah, bir âyette şöyle buyurur: وَلَوْ يُعَجِّلُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ اِلَيْهِمْ اَجَلُهُمْؕ “Eğer Allah, insanların hayrı istedikleri gibi şerri de aceleyle vermek isteseydi, elbette onların ecelleri çoktan gelip çatardı.” (Yûnus, 10/11) Bu âyet, insanın çoğu zaman kendi iyiliğini düşündüğünü zannederken, aslında farkında olmadan kendisine veya sevdiklerine zarar verebileceği durumları gözler önüne serer. İnsanoğlu, dünya hayatının meşgalesi ve günlük koşuşturmacası içinde, çoğu zaman duygularına yenik düşer. Özellikle öfke anlarında kontrolsüzce sarf edilen sözler, geri dönülmesi imkânsız zararlara yol açabilir. Selef âlimleri, bu âyeti tefsir ederken insanın öfke anında kendisine, evladına veya ailesine beddua etmesinin ne denli tehlikeli olabileceğini belirtmişlerdir. Şöyle demişlerdir: “İnsan, öfke anında kendisine, çocuğuna veya yakınlarına beddua eder. Eğer Allah Teâlâ bu duaları kabul etseydi, o kişiyi ve beddua edilenleri helak ederdi." (İbn Kayyim Tefsiri) Bu ifade, insanın aceleyle, düşünmeden söylediği sözlerin nasıl büyük bir felakete yol açabileceğini vurgular. Allah’ın rahmeti, insanın bu aceleciliğine ve düşüncesizliğine hemen karşılık vermez. Zira Allah, kullarının iyiliğini ister ve onlara tövbe etme fırsatı tanır. Bu ilahi merhamet sayesinde, insanın öfke anında söylediği beddualar hemen kabul olunmaz. Ancak bu, insanın her an diline ve dualarına dikkat etmesi gerektiği gerçeğini değiştirmez. Âyette geçen "aceleyle" ifadesi, insanın hayrı talep ederken bile nasıl bir acele içinde olduğunu, hemen sonuç almak istediğini, sabırsız davrandığını anlatır. Ancak aynı acelecilik, şerri talep ederken de kendini gösterir. Kişi, öfke anında ne dediğini bilmez, dilini kontrol edemez hâle gelir. Bu durumda, sarf edilen bir beddua, aslında istenmeyen sonuçları beraberinde getirebilir. Bu âyet, insana öfke anlarında ne denli temkinli olması gerektiğini hatırlatır. Çünkü öfke, aklı örten ve doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi zorlaştıran bir duygudur. İslâm, insana sabrı, itidali ve öfke anlarında kendini kontrol edebilmeyi öğütler. Hz. Peygamber’in (s.a.v) birçok hadiste öfkeyi kontrol etmenin erdemine vurgu yapması, bu konunun ne kadar önemli olduğunu gösterir. Öfke anında yapılan beddualar, sarf edilen sözler geri alınamaz; fakat sonuçlarıyla yüzleşmek kaçınılmaz olabilir. Bu yüzden Müslüman, her daim nefsini kontrol etmeye, diline ve davranışlarına dikkat etmeye özen göstermelidir. Dua ederken, neyi talep ettiğimizi, niçin istediğimizi ve bunun sonucunda ne olabileceğini iyice düşünmeliyiz. Allah’ın rahmeti ve merhameti sayesinde, aceleyle ve öfkeyle yapılan duaların hemen kabul edilmemesi, bizlere düşünme ve doğruyu bulma fırsatı sunar. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek, dualarımızı hayra yöneltmeli, dilimizi hikmetle süslemeliyiz. Öfkenin getirdiği yıkımdan uzak durmak, ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Bu bağlamda, şu söz ne kadar da anlamlıdır: “Öfke, aklın ateşidir; bu ateşten sakının, çünkü yanarsa, sadece sizi değil, çevrenizdeki her şeyi yakıp kül eder.” Ömer Çınar / 29 Safer 1446 - 1 Eylül 2024 Pazar
Show all...
18👍 3💯 2
Photo unavailableShow in Telegram
#teysirumustalahilhadis #hadisusulü
Show all...
19
“Kaldı ki bir iman ilkesini, bir değeri ve hakikati kurban ederek doğruya, vahdete, esenliğe varmak mümkün değildir. Herhangi bir itikat ilkesini bâtıl propagandalara kurban edilmesine sessiz kalarak, göz yumarak ne dünyamızı ne de ahiretimizi kurtarabiliriz. Zira İslâm, herhangi bir ideoloji değil, bir ‘Din’dir, ‘Son Din’dir. İdeolojileri oluşturanların, kimi hususları görememeleri veya değişen durumlar karşısında gözden geçirmeleri, değiştirmeleri ya da tamamen ilga etmeleri mümkündür; dolayısıyla herhangi bir ideoloji bağlamında bugün değişen şartlarda ‘bu maddeyi değiştirip şu maddeyi getirelim’ diyebilirsiniz. Oysa ‘Hak Din’ olan İslâm hakkında böyle bir ‘tadilat’ yapamazsınız. Bu dinin birtakım sâbiteleri vardır ve siz o sâbitelere inanır, bağlanıp teslim olur; böylece Müslüman olursunuz. ‘Hayır, ben şunları kabul edemem, burası aklıma yatmıyor, işime gelmiyor’ diyerek pazarlık yapmaya başlarsanız, onun adı ‘İslâm” değil, herhangi bir ‘izm’ olur.” “Öncelikler sıralaması’nı hikmetle, doğru biçimde tespit edip, toplumu inancı, kimliği ve kültürü konusunda eğitmeyi ihmal ettiğiniz zaman, içinde bulunduğumuz iletişim çağında toplum kolaylıkla kimlik değiştirir, dönüşür, başkalaşır.” “Filistin’de oluk oluk Müslüman kanı akarken kılını kıpırdatmayan Şîa’nın, sözümona Kudüs’ü kurtarmak için (!) kurduğu ‘Kudüs Ordusu’ Suriye’de Müslüman kanı dökmekle meşgul!” “Ehl-i Sünnet olarak bizim, tarih içerisinde hiçbir zaman Ehl-i Beyt ile bir problemimiz olmadı. Hiçbir zaman Ehl-i Beyt’e saygıda kusur etmedik, edenleri de kabul etmedik.” #kitapalıntıları
Show all...
👍 7💯 5 2
“Burada sorulması gereken kritik soru şudur: Bu ‘ana gövde’nin kaynakları, tarihi, delilleri, argümanları nereye gitti? Tarih içinde ilmî zeminde yürüttüğü mücadelelerle sadece Şîa’yı değil, bütünüyle ‘bid‘at fırkalar’ı dize getiren Ehl-i Sünnet nereye gitti? Gerçekten, ibret alacağımız çok enterasan zamanlardan geçiyoruz. Kütüphanelerimiz kitap dolu, fakat biz kendi kimliğimiz, itikadımız, tarihimiz… hakkında çok ürküntü verici bir cehâlet içerisindeyiz. Zihinlerimizde çok büyük boşluklar var ve bu boşluklar birileri tarafından dolduruluyor; ayağımızın altındaki zemin kayıyor…” Şîa’nın, iddialarını delillendirmek maksadıyla öne sürdüğü rivâyetler bağlamında yaptığı operasyonları özetle sıralayacak olursak: • Rivâyet mücmel/ifâdesi kapalı olmasına rağmen, kendi davalarına delâlet edecek şekilde te’vil ediyorlar. • Bizim kaynaklarımızda olmamasına rağmen, varmış izlenimini uyandırıyorlar. • Bizim kaynaklarımızda farklı, kendi kaynaklarında farklı lafızlarla yer aldığı halde, kendi kaynaklarındaki lafzı zikredip, referanslar arasında bizim kaynaklarımızı da zikrediyorlar. • Bizim kaynaklarımızda bulunan ancak sened bakımından problemli olan rivâyetleri sahih gibi telakki ve takdim ediyorlar…” “Mesele doğrudan doğruya itikatla, kimlikle ilgilidir. İtikadımıza, değerlerimize yönelik tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmeden, herhangi bir stratejik iş birliğine, kardeşliğe, tevhide, vahdete gidebileceğimizi düşünmek büyük bir gaflet olur.” #kitapalıntıları
Show all...
9👍 1
Photo unavailableShow in Telegram
“Bugün artık şeksiz-şüphesiz görülüyor ki, karşımızdaki, ‘Ümmet’i Şiîleştirme’ hareketi.” “Tarihin hiçbir döneminde herhangi bir Sünnî devletin ya da herhangi bir Sünnî topluluğun veya âlimin ‘Şiîleri Sünnîleştirmek’ gibi bir derdi, gayreti veya planı olmamıştır. Fakat Şiîler her fırsatı değerlendirerek Sünnîleri Şiîleştirmeyi hayatın biricik amacı hâline getirmişlerdir; bunu bugün çok net bir şekilde görüyoruz.” #kitapalıntıları
Show all...
6👍 5
Photo unavailableShow in Telegram
Okunuş: “Allâhümmekfinî bihelâlike an harâmik, ve ağninî bifazlike ammen sivâk.” Anlamı: “Allahım! Bana helâl rızık nasib ederek haramlardan koru! Lutfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” (Tirmizî, Daavât 111) #duâ
Show all...
32
hadis’i şerifte geçen “müflis kimdir?” i açıklar gibi… Ebü Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashab: - Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" buyurdular. (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2)
Show all...
18😢 6👍 5
Photo unavailableShow in Telegram
hayal et… tüm bu insanların kıyamet gününde haklarında yapmış olduğun gıybet, laf taşıma, aldatma, alay, zulüm, sözünde durmama, hıyanet, insanların malını yemek gibi şeyler hususunda senden haklarını almak için beklediklerini… Bunlardan bir tanesi bile bütün iyiliklerini alması için yeter.
Show all...
😢 17 7👍 3
Photo unavailableShow in Telegram
hayal et… tüm bu insanların kıyamet gününde haklarında yapmış olduğun gıybet, laf taşıma, aldatma, alay, zulüm, sözünde durmama, hıyanet, insanların malını yemek gibi şeyler hususunda senden haklarını almak için beklediklerini… Bunlardan bir tanesi bile bütün iyiliklerini alması için yeter.
Show all...
Vaktiniz olursa izlemenizi tavsiye ederim gerçekten çok güzel değinmiş her Hadis’i Şerif’e hocamız. ♥️☺️
Show all...
12👍 2
Choose a Different Plan

Your current plan allows analytics for only 5 channels. To get more, please choose a different plan.