cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

avatar

İLİM TEFEKKÜR AMEL İHLAS

بسم الله الرحمن الرحيم İlâhî ente maksûdî ve Ridâke matlûbî ‎ ‎"Allahım! amacım sensin ve dileğim senin rızandır."🍃

Show more
Advertising posts
333
Subscribers
+424 hours
-27 days
-130 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

•"Vakti Boş İşlerle Zayi Etmek Ölümden Daha Büyük Bir Felakettir...Nitekim Ölüm Mahlukattan Kopmaktır, Ancak Vakti Zayi Etmek Haktan Kopmaktır. Cumamız Mübarek olsun 🤲🏻
Show all...
👍 2
Andolsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; yokmu ondan öğüt alan ? Kamer suresi 17. Ayet Andolsun biz bu Kur'an'ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu? Kamer suresi 22. Ayet
Show all...
5
Show all...
Himmet havuzu

Tarih sahnesinde derin izler bırakan anlar vardır. Onlar ki bir milletin kaderini tayin eder,bir neslin geleceğini şekillendirir. Bizler bu sahnenin tam ortasındayız dua ile

GÜNAHTA ISRAR ETMEK Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük (olarak) kalmaz (büyük günah olur). Büyük günahlara istiğfar edilirse büyük (olarak) kalmaz.” (لا صغيرة مع الإصرار، ولا كبيرة مع الاستغفار) Bk. Taberî, Tefsîr, 9207; Taberânî, ed-Duâ, 1797; İbn Ebi’d-Dünyâ, et-Tevbe, 173; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 6882; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, 853; Deylemî, el-Firdevs, 7944; Sehâvî, Makâsıdü’l-hasene, 1319. Azîzî: “Hadisin senedi hasen li-gayrihî’dir.” Bk. es-Sirâcü’l-münîr, 4/207. Açıklama: Kur’an-ı Kerim'de “Allah’ın günahkâr kimseyi sevmediği” (Bakara, 2/276) söylenirken, günahı önemsemeyen, alenî olarak işleyip etrafına da yayan, kötülüğü alışkanlık hâline getirerek ısrarla tekrarlayan, hatadan sonra pişmanlık duymayan kimseler kastedilmektedir. Mümine yakışan ise, bütün bu olumsuz tavırlardan uzak durmak ve günah işlediğinde bunu açığa vurup diğer insanlara kötü örnek olmak yerine günahını saklı tutarak Rahmân’dan af dilemektir. Unutulmamalıdır ki, küçük günahlarda ısrar etmek büyük günahlara kapı açmak demektir. Günahta ısrar edilirse oraya küfür tohumu ekilmiş olur. Günaha devam eden kişide alışkanlık başlar ve o günaha karşı ülfet peyda eder. İşlediği günahlar sıradan bir hareket halini alır. Sonra o günahı severek ve isteyerek işlemeye başlar. Zamanla günahın arkasına düşerek geri dönülemeyecek bir yola girer. Günahı günah olarak görmemeye başlar. Sonra o günahın azabı gerektirmediğini temenniye başlar. Bu durum böylece devam ettikçe günahı inkâr eder ve o kimsede küfür tohumu yeşillenir. Bir süre sonra etrafa dal-budak salmaya başlar. Bir gün gelir ki, günah iyice şişer, kalpte imana yer kalmaz. Kalpte küfür yerleşir, iman çıkar. En sonunda kişinin işlediği günahlar azabın ve cehennemin inkârına sebep olur.
Show all...
👍 3
00:59
Video unavailableShow in Telegram
13.47 MB
😎 1
Ahir zamana dair Nitekim peygamberimiz (sav) “Yeryüzünden ilim kalkar. Âlimlerin fetva vermede ilimleri olmaz, halk arasında imtiyazları da kalmaz. İşte o zaman neslimden Mehdi gelir de ilmi yeniden ihya eder. Önemsiz hale gelmiş olan dine yeniden önem kazandıracaktır” (Müslim, İlim, 5; Tirmizi, İlim, 5; İbn-i Mâce, Mukaddime, 1) buyurarak bu hususa dikkatimizi çekmiştir. İmam-ı Rabbanî hazretleri de Mektubat’ında bu hususa dikkatimizi çekerek “Hz. Mehdi’nin velayetin en yüce mertebesinde olmasını” kendisinde bulunan ilme bağlamıştır. (Rabbanî, Mektubat, 1:251. Mektup) Çünkü peygamberler mal miras bırakmazlar, onların malı ilimdir. Bu nedenle “Âlimler peygamberlerin varisidir.” Burada kastedilen ilim “İman ve Marifet ilmidir.” Bu ilme kim daha çok sahip olursa gerçek âlim odur. Bu da o âlimin bu konda yazdığı eserlerinden ve ümmetin meselelerini halletmesinden belli olur. Müceddidlerin en belirgin özelliği de zaten ilimleriyle kendilerini ulemaya kabul ettirmiş olmasıdır. Yoksa bu konuda ilim ve ihtisas ehli olmayan cahillerin ve inkârcıların hiçbir değeri ve kıymeti yoktur. Milyonlarca ehl-i ihtisas ve ilim sahibi olmayan bir ispat edici âlim kadar olamaz. Kaynak : risale nur
Show all...
👍 4
Photo unavailableShow in Telegram
01:30
Video unavailableShow in Telegram
İ'lem eyyühe'l-aziz! İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Mâlikü'l-mülk tarafından verilmiştir. Fakat o levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı fâniyeye sarf ediyor. Halbuki o levazımattan lâekall onda biri dünyevî hayata, dokuzu hayat-ı bâkiyeye sarf etmek gerektir. ┄┉┄ meysa 🌹┄┉┄
Show all...
15.22 MB
💯 6
SENİ SEVDİM EFENDİM... Herkes canını verecek kadar seni severken, kimseye yük olmamak için, kendi işini kendin yapışını sevdim. Başının ağrıdığını öğrendiğimde, başımın ağrısını sevdim. Kuşu ölen çocuğun evine taziyeye gittiğinde... Anne ve yavru köpekler için koskoca ordunun yolunu değiştirdiğinde, merhameti sevdim, hayvanları sevdim.. "Benim çocuğum yok,ardımdan okuyacak kimse olmayacak" diye ağlayan Hz.Bilal'i, "Üzülme! Ümmeti Muhammed her ezandan sonra sana okuyacak" diye teselli edişini sevdim. Bir gün,oturarak namaz kıldığını gören Ebu Hureyre'nin "Ey Allah'ın elçisi, hasta mısın?" sorusuna, "Hayır, açım!" deyişini sevdim. O kadar uzun süre hiç aç kalmadım ben ama, kızın Hz.Fatma'ya, "Vallahi kızım,üç gündür baban bir şey yememiştir." deyişinde, açlığı sevdim. Hz.Hatice'ye düğün için hediye ettiğin gülleri sevdim... "Hatice'nin sevgisi benim rızkımdır." deyişini sevdim. "Beni nasıl seviyorsun?" diye soran Hz.Ayşe'ye, "kördüğüm gibi" cevabını... Ve zaman zaman "kördüğüm ne alemde?" sorusuna, "ilk günkü gibi" deyişini sevdim. Sevgili kızın Hz.Fatma,her yanına girdiğinde,ayağa kalkıp karşılamanı, "hoşgeldin kızım" diye öpmeni, elinden tutup,yanına oturtmanı sevdim. Hz.Ali ile Hz.Fatma'yı evlendirirken,ikisini karşına alıp, "Ey Ali, kızımı sana cariye olarak veriyorum, ama unutma, sen de onun kölesisin" deyişini sevdim. Mirâc'a çıktığında, Allah Teala, "Seni ne ile şereflendireyim?" dediğinde, "Beni Sana kullukla şereflendir" deyişini sevdim. Yine mirâçta Rabbim "İste! Ne isteğin varsa vereyim" dediğinde, secdeye kapanıp, gözyaşlarıyla "Senden ümmetimi istiyorum" deyişini sevdim. Refik-i Alâ'ya, Yüce Dost'a giderken, "Sizi kevser ırmağı başında bekleyeceğim. Bana kavuşmak isteyen, elini ve dilini kötülüklerden çeksin." deyişini sevdim. Ve Rabbimizin, "Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O'na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir,merhametlidir (Tevbe-128) deyişiyle, seni sevdim. Ve Rabbimizin, "Şüphesiz ki, Allah ve melekleri, Peygamber'e çokça salât ederler (överler,yüceltirler). Ey müminler! Siz de O'na salevat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin."(Ahzab-56) buyurmasıyla, seni daha çok sevdim.. ┄┉┄ meysa┄┉┄
Show all...
👍 1 1
Allah’ın Sevgili Elçisi ﷺ Efendimiz, konuşması gerekmediğinde çoğu zaman sükût ederdi. Uygun olmayan şekilde konuşanlara dönüp bakmazdı. Onun gülmesi tebessüm şeklindeydi. Konuşması herkesin anlayacağı şekilde açık ve seçik olup gereğinden ne fazla ne de eksikti. Ashâb-ı kiram, hem ona duydukları saygıdan hem de onun sünnetine bağlılıklarından dolayı Resûl-i Ekrem ﷺ Efendimiz’in yanında gülerken sadece tebessüm ederlerdi. Onun olduğu meclis hilim, hayâ, hayır ve emânet meclisiydi. Ona duyulan saygıdan dolayı orada sesler yükseltilmez, kimsenin ayıbı söylenmezdi. Resûlullah ﷺ Efendimiz konuşmaya başladığı zaman, yanında bulunanlar, sanki başlarında birer kuş varmış da onu ürkütmek istemiyorlarmış gibi önlerine bakarak sessizce onu dinlerlerdi. • Ashâb-ı kirâm O'nun ﷺ özelliklerini anlatırken şöyle demişlerdir: “Yürürken öne meyilli, sakin ve vakarlı bir şekilde yürürdü. Meyilli bir yerden iniyormuş görünümü verirdi.” • Bir başka rivâyet de şöyledir: “Resûlullah ﷺ Efendimiz sâkin ve düz yürürdü. Bezgin ve tembel bir şekilde yürümezdi.” • Abdullah ibni Mes’ûd radıyallahu anh: “En güzel yol Muhammed ﷺ'in yoludur.” derdi. • Câbir ibni Abdillah radıyallahu anhümâ'nın belirttiğine göre de “Resûlullah ﷺ yavaş yavaş, tane tane konuşurdu.” • Hind bin Ebî Hâle şöyle demiştir: “Resûl-i Ekrem ﷺ Efendimiz’in sükûtu dört şekildeydi: - Huzûrunda uygun olmayan bir şey söyleyip yapanı azarlaması mümkün olduğu hâlde ona çıkışmak istemediğinde sükût ederdi. - Düşmanlarına ters düşmek istemediğinde sesini çıkarmazdı. - Konuşmayı uygun görmeyip karşısındakileri dinlemek istediğinde sükût buyururdu. - Bir de Allah’ın kudretini tefekkür ettiğinde konuşmazdı.” • Hz. Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir: “Resûl-i Ekrem ﷺ Efendimiz konuşurken, biri onun ağzından çıkan kelimeleri saymak istese sayabilirdi.” (Şifâ-i Şerîf Şerhi, Mehmet Yaşar Kandemir, Cilt 1, sayfa 300-301)
Show all...
3
Choose a Different Plan

Your current plan allows analytics for only 5 channels. To get more, please choose a different plan.